29 Kasım 2010 Pazartesi

YARATICI DRAMA'NIN SİHİRİ

Belki duydunuz, belki duymadınız, belki içindesiniz, belki içinde olmak isteyenlerden.Yaratıcı Drama'nın büyüsü. Dramayı kelimelerle tanımlayabilmek oldukça zor ancak drama için oyun ve canlandırmaya dayalı olarak günlük yaşamdaki herhangi bir sözcüğün, kavramın, sesin, bir konunun, bir masalın, öykünün, şiirin ya da kişilerin kendi uydurdukları öykülerin, durumların canlandırılması, oynanması denebilir.Yaratıcı drama çalışmalarında, tiyatro olgusunda olduğu gibi; bir başlangıç ve son bölümü olmayabilir. Ancak bildiğimiz çocuk oyunlarındaki gibi belli kuralları ve bu kuralar içindeki sonsuz özgürlükleri içerir. Çocuklar için bir eğitim yöntemi olduğu kadar aynı zamanda yetişkinler için de bir eğitim yöntemidir. Yetişkinler çocuk olmayı, özgür düşünmeyi, oynarken bedenlerinin tatlı yorgunluklarını tadarlar. Çocukluklarından unuttukları ne varsa onları hatırlarlar. Acaba o ne der, aman o görmesin kaygısı olmadan kendin gibi olduğun yerdir. Rollere büründüğün, empati kurduğun, duyularının farkına vardığın, dünyaya farklı gözlerden bakabildiğin bir dünyadır. Tüm monotonluktan kurtulduğun bir alandır. Hiç bu kadar özgür hissetmezsin. Zorlama, baskı, önyargı, yalan yoktur bu dünyada. Gerçek dünyanın yansımalarını seyredersin. Kendin gibi olduğun için tarifsiz bir mutluluk sarar içini. Bu hisse bir kere alıştınmı onu bırakamazsın.
Çocukların ise düş gücünü geliştirir ve zenginleştirir. Çocukların işbirliği yapma, sosyal ilişkiler, iletişim kurma gibi sosyal yönlerinin gelişmesine katkıda bulunur. Çocuğun aynı zamanda sosyal gelişimini hızlandırır. Yetişkinlerin çocuk ruhlarını bulmasına yardım ederken, çocukların ruhlarının sağlıklı gelişmesine yardım eder.
Yaklaşık bir aydır yaratıcı drama kursuna devam ediyorum. Daha yolun başlangıcında birinci aşamadayım. Darama lideri olabilmem için daha 5 aşamam daha var. Son aşamam proje aşaması. Yolun daha çok başındayım . Her oturumda yeni birşey öğreniyorum hayata dair, kendime dair, insanlara dair. Her defasında çok yoruluyorum, ama her defasında yorgunluktan sızarken dudağımda tatlı bir gülücük oluyor. Çünkü öğreniyorum. Öğrenmenin tarifsiz güzelliği ile öğretmenin tanımlanamayacak sihiri birleşince hayatım anlam buluyor. Farklı insanlar tanıyorum. Herkesin amacının bir olduğu, yaşamlarının farklı olduğu bir topluluk tanıdım. Hepsinden farklı bişey öğrendim, öğreniyorum ve öğreneceğim.
En son ilkokul yıllarımda oyun oynamıştım. Sonra sınav maratonu yaşamam gereken çocukluğumu yaşatmadı. Balkondan bakıldı çocukluklara. Büyüdüm ama çocuk ruhum hala içimde. Onu bulmama, keşfetmeme yardım etti. İnsanların içindeki çocuk benliği yaratıcılığı ortaya çıkarır. Ama bizler hep yetişkin benliği ile yetiştiğimizden çocuk benliğimizi hep iter kakarız. Onu görünmez hale getiririz. Halbuki yaratıcılık ancak çocuk benliğinin yetişkin benliği ile birleşmesiyle ortaya çıkar. İşte ben bir ay önce çocuk benliğimi buldum. O hep içimdeymiş onu çıkardım. Tekrar buluştuk, özlem giderdik.
Küçük küçük oyunlarla başladık derslere. Önce koşturduk, yorulduk, ne oldu koştuk da dedik. Sonra oturup düşündük. Anladık ki aslında beş duyumuzu kullanmıyoruz, anladık ki güven duymuyoruz, anladık ki uyum içinde olmak çok zor. Basit oyunlar dizisi değildi. Hayatın ta kendisiydi. Belki de biz hayata oyun adı vermişiz. Hayat aslında bir oyun, sen nasıl oynamak istersen öyle oynuyorsun. Büründüğün roller kendi belirlediğin roller. Her oyunun olduğu gibi bu oyunun da bir sonu var. Kazanan mı? İşte o sizin elinizde...

12 Kasım 2010 Cuma

Plan yapmanın inanılmaz hafifliği

Geçmişime bugünüme baktım şöyle bir. En çok yaptığım ne? En çok plan yapıyorum. Hesaplar yapılır ya ömrümüzün şu kadarını yemek yiyerek, şu kadarını uyuyarak geçiriyoruz diye. Bana plan yapmayı mutlaka eklemeliler. Plansız yaptığım çok az şey var onu farkettim. Bugünse bir plansızlıklar zincirinin içinde buldum kendimi. Sıkıldım, gerildim, çok rahatsız hissettim kendimi. O zincirin içinde bulunmak zorundaydım ama azap çektim. Ruhum daraldı. Ayıpladım, eleştirdim. Sonra bitti. Plansızda olsa tamamlandı. İşte o zaman kendime döndüm. Neden bu kadar rahatsızdım? Sorun plan değildi. İnsanların sorumsuzluklarına, öyle yada böyle olur işte deyişlerine, boşvermişliklerine, olsunda nasıl olursa olsun demelerine bu zihniyete kızdım. Kendime de kızdım. Ölümümü de mi planlayacaktım. Herşeyi ne kadar planlayarak devam ettirebilirdim. Biraz plansızlığa alışmalıyım. Yoksa lanetin teki oluyorum. O tatlı gülümseyen surat şeytan görmüşe dönüyor. Evet iş hayatında planlı olmak, planlıdır sıfatını kazanmak çok büyük bir meziyet. Ama gel gör ki herşey heryerde planlı olmayabiliyor. Esneklik diyelim şuna. Azıcık esnek olabilemek lazım yoksa hayat çekilmiyor. Beyin bu kadar düşünceyi taşımıyor.Bugün plansızlıklar yumağında dolandım durdum. Baş ağrımın sebebinin çok plan yapmak olduğunu buldum. Bunları düşünürken, kendimi yarın ne giyeceğimi planlıyorken buldum. Huylu  huyundan vazgeçmezmişle bitirdim...

11 Kasım 2010 Perşembe

Eğitim vermenin sihirli dünyası...

Sihirli bir dünyanın kapılarını açacağım bugün size. Tarif etmesi zor ancak deneyince tam olarak anlaşılacak bir his. Sihirli diyorum çünkü sizi bir anda başka biri yapabiliyor. Biraz önceki kızgın, gergin, heyecanlı, umutsuz veya mutsuz kişi olmuyorsun. Her neyse hissettiğin öyle yada böyle mutluluğa, hazza, sevgiye dönüşüyor. Bir şeyler anlatmanın hazzı sizi sardıkça, ondan vazgeçemiyecek hale geliyorsunuz. Sahneye çıkan sanatçının alkışları duyduğundaki his kaplıyor içinizi. Tek tek gözlerine dokunuyor gözleriniz. Kimisi yorgun, kimisi bilgiye aç bakıyor. Ama sonunda tüm gözler sevgiyle ve teşekkürle baktığında işte benim eserim diyorsunuz. Eğitim verdikten sonra bir süre hep gülümseyerek bakıyorum etrafa, küfür etseler teşekkür edecek gibi oluyorum. Sonra yemek yiyemiyorum. Sanki biraz önce beni dinleyenler elleriyle en lezzetli yemekleri yedirmişler gibi tok hissediyorum. Bir de tatlı bir yorgunluk oluyor. Sadece böyle zamanlarda yorgun olmaktan keyif alıyorum. Çünkü boşuna değil bu yorgunluğum. Biraz önce bir çok hayata elim değdi. Bir kelime bile olsa öğrendiği yeter bana. Bin yıl mutlu eder beni. 6 senedir bu işi yapıyorum, bir gün sıkılmadım eğitmekten, bir şeyler anlatmaktan. En büyük kazancım eğitimlerime katılanlar oldu. Garip bir bağ oldu aramızda tarif edilemeyecek kadar özel ve sihirli. Her gördüğümüzde birbirimizi yüzümüzdeki gülümse daha da arttı. Onların başarıları geldi kulağıma, ağzım kulaklarıma vardı. Övündüm onlarla. Hep sizin sayenizde dediler, halbuki ben sadece içlerindeki ışığı gösterdim, yeni ışık yaratmadım. Onlar zaten vardılar, ben görünmelerini sağladım. İyi bir ekip olmanın en önemli kuralı birbirini sevmekti. Ben eğitimime katılanların hepsini önyargısız sevdim. O yüzden onlarda hep beni sevdi. Eğer katılanlarla bağ kurmazsan istediğin kadar bilge ol hiç bir işe yaramaz. Sihirli bir dünyanın kapılarını azıcık araladım. Öyle büyük, öyle farklı bir dünyaki anlatmakla bitmez. Derinlere girmek, aslında o anı yaşamak gerekir. Eğitim işi gönül işi, sevmeden yapılamaz, sihiri görülmez. Tatlı bir huzur var içimde. Farklı dünyalara dokundum, mutluyum çünkü gülen gözleri gördüm...

3 Kasım 2010 Çarşamba

Hayal bu ya...

Daha az hayal kurar olduk sanki. Ya geçmişi yaşıyoruz ya geleceği planlıyoruz. Hayal kurmuyor planlar yapıyoruz. Şimdiyi yaşamıyor, yaşayamıyor, sadece planlar yapıyoruz. Aynı anda bin tane şey düşünüp hepsini yapmaya çalışıyoruz. Bu sırada hayal kurmaya zamanımız kalmıyor. O zaman bu bir başlangıç olsun. Hadi hayal kuralım ne dersiniz. Önce sizlerden alacağım hayallerinizi. Sonrada ben hayalimi anlatacağım. Zor değil. Çok düşünmenize gerek de yok. Kalbinizi dinleyin ve bu sırada sizi gülümseten fikri yazın. Bu kadar kolay. Sonrada nasıl hissettiğinize bakın. Bir hayal ve derinlerden gelen tebessüm. Başlıyoruz ilk oyuna. Sihirli pencerinizdeki hayal ne...

Sihirli Pencereden başlangıç...

Bu bir başlangıç. Herşey için bir başlangıç. Artık saklanabileceğim kendime ait bir yerim var. Aklımdan geçenleri istediğim gibi aktaracağım, hayallarimi yaşayacağım bir yer var. Burası hem sizin hem benim yerim olacak. Nelerin başlangıcı bilinmez. Hayat bu. Hayat benim sihirli penceremde...