24 Mayıs 2011 Salı

Kızıyorum...

Kendini hoyratça kullananlara kızıyorum. Sanki  hiç ölmeyecek, hiç hastalanmayacakmış gibi kendini hırpalayan, etrafını düşünen onda biri kadar kendini düşünmeyenlere kızıyorum.
Kızıyorum ilişkilerini hoyratça hırpalayanlara kızıyorum. Ben merkezcil düşünmeye kendini odaklamış, arada bir etrafına bakmayana kızıyorum.
Empati kurmayana, kurmak istemeyene, kurunca da beceremeyen üstünde emanet duranlara kızıyorum.
At gözlüğünü takmış amaçsızca koşanlara kızıyorum. Kendi geleceğinden geçtim, gelecek nesilin geleceğini de düşünmeyen at gözlüklü insanlara kızıyorum.
İnsanlara hayvan diyenlere kzıyorum. Bazen ağzımdan kaçıyor düzeltiyorum. Hayvan bir küfür değil, tam tersi bir iltifat artık. Çünkü insani duygularını unutmuş o kadar çok insandan bozma yaratık var ki etrafta. Bunca hayvana hakaret etmek hiç de adaletli değil.
Kendisine armağan olarak verilen Dünya'yı sanki sadece kendi malıymış gibi fütursuzca kullananlara kızıyorum.
Sormadan, sorgulamadan birilerini yada birşeyleri eleştirenlere, damgalayanlara kızıyorum.
Sütten çıkmış ak kaşık olduklarını iddia edip kaşığın sapı bile olamayanlara kızıyorum.
Geçmişini, geldikleri yerleri, atalarını unutanlara kızıyorum. Kızmam yetmiyor sövüyorum.
Mevkileriyla yaşayıp, mevkileri sayesinde üstün insan olduklarını sanan zavallı topluluğa kızıyorum.
Hiç bir iş yapamayan ancak her fırsatta ah çok işim var, çok iş yaptım diyenlere kızıyorum.
Kendini bilmezlere kızıyorum.
İletişim eğitimi veriyorum dediğimde sen iletişimcimisin diyen ve bir şey bilmeyen ama bilmiş havasıyla karşıma geçip soru sormaya çalışanlara kızıyorum. Ah ben iletişimci değilim ama sen necisin acep?
Ya peki bu eğitim benim uzmanlık alanım değil dediğimde ne var canım açıver powerpointi anlat işte diyen dangalaklara ne demeliyim. Kızıyorum kelimesi az kaldı, sansürlemek de hoşuma gitmedi. Siz hayal gücünüzü kullanın bana hepsi uyar.
Sessizliğin anlamını bilmeyenlere, kullanmasını bilmeyenlere kızıyorum.
Leş gibi kokan insanların, kişisel hijyen eğitimi de neymiş deyip seni aşağılamaya çalışan, zavallı acınacak insanlara kızamıyorum. Cehalet işte diyebiliyorum.
Ne kültür birikimiyle, ne insanlığıyla, ne de tavırlarıyla beş para etmeyen insanların kendilerini bişey zannetmelerine kızıyorum. Bu kalitesizlere prim verenlere sadece kızmakla kalmıyorum...
Konuşmayı bilmeyenlerin ısrarla boş boş konuşmada ısrar etmesine kızıyorum.
Üç kuruş için bırakın anasını babasını ruhunu bile satmaya göz yuman insan müsvettesi insanlara kızıyorum.
Yaşam kalitesinin ne olduğunu bilmeyen ama kendini hayat profesörü zannedip senin hayatın için tavsiyelerde bulunan dar görüşlülere kızıyorum.
Kendini kadının efendisi sanan erkek müsvettelerine kızıyorum.
Kendini erkeklere köle eden, onların hayatını yaşamaya çalışan kendi kişiliklerini bulamamış, bulmaya da çalışmayan kadınlara kızıyorum.
Uçkurları yüzünden binlerce kadının, çocuğun hayatını mahfeden yaratıklara kızmıyor ana avrat küfür ediyorum.
Kızıyorum çok kızıyorum. En çok da düşünmeyi unutan insan topluluğuna kızıyorum. Bu yüzden de kızmakla kalıyoruz ben ve ben gibiler. Bizler haklı çoğunluk olamadığımız sürece sadece kızacağız. Bir de imkan verdikleri ölçüde yazacak, orda burda konuşacağız. Sonra sesimiz olurda fazla yüksek çıkarsa, bastırılacağız.
Kızıyorum ama sadece kızmakla kalıyorum. Çünkü düzen öyle bir düzenki ne yazıkki pirincin içindeki bu kara taşları seve seve barındırıyor. Artık pirinçler değil siyah taşlar çoğaldı tepside. Biz de azınlık pirinçler olarak ancak böyle kızıyoruz umutsuzca...