5 Nisan 2012 Perşembe

Beyazın içindeki beyaz...

Beyaz ten, içindeki beyazı gösteriyor aslında. Saf şeffaf kırılgan. Güçlü görünen kanatları pamuktan dokunmuş. Görünüşüne kanmayıp saldıran çok yara bırakmış. Çoğu kez duvarlar örmüş sırf kendini korumak için.
Karanlıkları teninin beyazlığı yarmış. Bir de upuzun saçları aşık etmiş bir çoğunu. Pamuktan kanatlarını korumak için, her defasında duvarını yükseltmiş.
Yanıldığı olmuş, kandığı, bilemediği...
Yara da almış ama..
Kalp temizse, hep ayakta çıkmaz mı sonunda insan. Üstelik bir öncekinden daha güçlü...
Daha güçlü duvarlar daha kırılgan kanatlar...
Duvarını yükselttikçe ulaşılamaz ama ulaşılmak isteyen.
Hesapsız sevgiler aşklar hep acı verir. Duvarlar da, direnmeler de nafiledir.
Bitti dediğin yerde yeniden başlar eğer gerçekse aşk.
Şimdi bitmenin acısı gözlerinde, duvarları yükseklerde, kanatları daha kırılgan, pamukları etrafta.
Duvarın önünde bekleyenlere bakamayacak kadar meşgul.
Belki içlerinde hak eden var ama daha erken...
Havayı koklamalı, nedeni bulmalı, sonucu bitirmeli, kanatlarını pamuklara sarmaya devam etmeli...
Henüz erken, zamanı gelince tüm duvarlar yerle bir olacak.
Çünkü zaten duvarlara ne kalbi ne kanatları dayanır...
Yine gözleri pırıl pırıl parlayacak...
Uzun saçlarına yine aşık olanlar olacak. O saçlarını savurup yine hesapsızca sevecek, gerçekse eğer duvarları bir daha hiç yükselmeyecek. Kanatlarıda hiç kırılmayacak.
Söz verdi, pamuklarını dağıtmayacak etrafa...


Müziksiz olmaz :)