26 Ekim 2011 Çarşamba

SEN!

Düşünmek için yaratılmış ve mucizevi bir şekilde kafana koyulmuş olan beyni kullanmak herkese nasip değil anlaşılan. Düşünmek, mantık kurmak, hesap etmek, tahmin etmek, değerlendirmek, en doğrusunu bulmak ve en önemlisi düşünürken kalbini ortaya koymak bu kadar zor mu?
Susmayı seviyorum uzun zamandır. Uzun zamandır çirkinliklerden susarak kaçtım. Çünkü her konuştuğumda bana da bulaştı çirkinlikleri. Farkettiğimde konuşmayı bıraktım. Sustum, içimden güldüm yada sadece bir bakıştı verdiğim cevap ama anlamadın. Anlamaman garip değildi. Sen bu kadar kötüye odaklanmışken, sana uzanan o hislerin farkına varman o kadar zordu ki. Hiç garip bulmadım, şaşırmadım.
Ben hala susuyorum. Muhtemelen sen hala konuşuyorsun. Ben bişey kaybetmiyorum, sen zamanı, insanlığını, kendini, içindeki çocuğu, saflığı, güzelliği kaybediyorsun.
Bundan dolayıki ben susarak hiç birşey kaybetmiyorum. Eğer bir savaşsa aramızdaki kazanmakta istemiyorum.
Sen zaten basit düşünerek kazanmışsın. Ne yaparsak yapalım insana yakışır şekilde çalışmayacak beynin.
Zorlamaya, yormaya gerek yok kendimizi.
Bırakalım seni boğul kendi çirkinliğinde.
Biliyorum sonunun bu olduğunu bilmiyorsun. Zannediyorsunki kazanıyorsun. Hayır sen kaybediyorsun.
Bilmediğin için burdan yazıyorum. Sen karanlıkta kalmaya mecbursun çünkü için kara ruhun kara...
Senden bana zarar gelmez, hepsi kendine zarar. Yine de acıdım haline yazıyorum buradan.
Sen düşüncelerinle varsın. Sorun şu ki içinde kötülük barıdıran bu düşünceler seni zamanla yok edecek, yok oluşuna, kaybedişine, mutsuzluğuna, sebep kaderi göstereceksin.Oysa hepsi basitliğinden ibaret. Ne Tanrıyı ne kaderi suçla. Sadece aynaya bak. Ha Bir de basitliğin çok güldürüyor beni unutma...