22 Aralık 2010 Çarşamba

Hayaller dünyası

İlk yazımda herkesten hayal kurmasını istemiştim. Pek hatta hiç hayal gelmedi ama ben sözümü tutuyorum ve hayallerimi sıralıyorum.
Bundan bir ay önce bir bayanla tanıştım. Bir şirkette yönetici pozisyonunda çalışıyordu. Çok formda, kendine bakan, giyinmesini bilen bir kadındı. Konuşmamız esnasında tüm hareketlerini inceledim. Her hareketi çok estetikti. Konuşmalarından çok otoriter bir kadın gibi duruyordu, ama kızından bahsederken de yufka yüreği ortaya çıkıyordu. Tüm bunları gözlerken herşeyiyle uyumlu ve kibar gördüm onu. Otoritesi de kibardı. İşte onunla tanıştığımda büyünce bende böyle olucam dedim. Sanırım yaşının benden  fazla olduğunu anlamışsınızdır. Aramızda bir yirmi sene var. Yani yemem gereken çok fırın ekmek var. Bu benim kariyerim ile ilgili hayalim. Ancak otorite konusunda bazı şüphelerim var. Çünkü yufka yüreğim fazlasıyla ön planda. Tabi bir de yıllar var önümde, belki yıllar öğretir diye umuyorum.
Tüm bunların yanında bir başka hayalim daha var. Bir göl düşlüyorum, gölün önünde ahşap iki katlı bir ev. Tabiki ufak bir bahçesi olan ev. Şöminesi olmalı dememe gerek yok sanırım. Birinci katının tüm ön cephesi camdan. Yani göle karşı kahvenizi yudumlayabilecek, dışarıda kar yağarken siz sıcak evinizde kar tanelerinin düşüşlerini görebileceksiniz. Böyle bir ev gördünmü derseniz evet derim. Bolu Gölcük'e gitmenizi ve askeriyeye ait gölün kıyısındaki tek evi görmenizi isterim. Aşağıdaki fotoğraflarla da oraya gitmenizi neden tavsiye ettiğimi göstermiş oluyorum.

Tabiki bu evin yeterince odası olmalı dostlarınız, sevdikleriniz rahatça kalabilmeli. Şöminenin önündeki sallanan sandalye ve yer yastıklarını unutmamalı. Bu evde teknoloji de olmalı. Kocaman televizyonunda en sevdiğimiz filmleri izlemeli, cd çalarımızla da en sevdiğimiz müzikler çalarken akşam şarabımızı yudumlayabilmeliyiz. Salonunda kocaman bir kütüphane olmalı. Kahvemizi yudumlarken en sevdiğimiz kitabı okuyabilmeliyiz. Mutfağında kocaman bir masa olmalı ki sevdiklerimizle uzun yemekler yiyebilmeli, uzun akşam yemeği sohbetleri yapabilmeliyiz. İçinde çok eşya olmamalı. Canımız çektiğinde salonun ortasını pist gibi kullanıp dans edebilmeliyiz. Yatak odaları yukarıdaki katta olmalı. Odalara ahşap merdivenler sayesinde ulaşabilmeliyiz. Her odanın ayrı bir kişiliği olmalı, odalar buna göre döşenmeli. Odaya giren bu farklılıkları görebilmeli.
Sabahları güzel kurabiyelerin kokusuyla uyanmalı, kahkahası bol kahvaltılar edilmeli. Sevgiyle döşenmiş, sevgiyle yaşanan bir yuva. İşte diğer hayalim. Beş sene önce hayalimin taslağı buna benziyordu, ancak her sene yeni bir şeyler ekliyorum. Mesela son zamanlarda şömine ve kitaplığı ekledim. Geçen her dakika yeni bir şeyler ekleyebiliyor yada değiştirebiliyorum. Değişmeyen bir şey var mı ki dünyada hayallerim hep aynı kalsın...