1 Ekim 2011 Cumartesi

ÖLÜM, ÖLDÜRMEK KİMİN HAKKI??

Bugün yeni bir gün, bugün en güzel gün yada bugün son günüm...
Ne yazıkki başımıza ne gelebileceğini kestiremiyoruz. Hayat bu ne olacağı belli değil diyebilirsiniz.
Bir araba çarpabilir, uçak düşebilir, evden çıkarken silahlı saldırıya uğrayabilir, geçtiğiniz yola bomba konulabilir, yaralanabilir, sakat kalabilir yada ölebilirsiniz. Hangisinde daha şanslı olabilirsiniz?
Öğretmenseniz, doktorsanız insan olmayan, duygusuz, vicdansız yaratıklar tarafından kaçırılabilirsiniz. Görevinizi yapmak, para kazanmak için gittiğiniz yerden tabutunuz dönebilir.
Hayatta ne olacağı belli olmaz tabiki ama bu kadarı da yeter ama değil mi?
Biz hayatlarımıza hiç bir şey olamayacakmış gibi devam ederken, birileri canlı ölüler şuanda. Yaşayamıyor, hissetmek istemiyorlar. Acı onları yavaş yavaş yok ediyor. Hanginiz evladınızın, eşinizin, dostunuzun böyle bir ölümüne dayanabilir. Kader demeyin. Kaza değil, hastalık değil...
Birileri kasten canımızı alıyor. Duygusuzca, kalbi sıkışmadan, Allah'cılık oynadığının farkında olmadan. Yada bilerek rollerine devam ediyorlar.
Hükümeti eleştirdim çoğu zaman. Ama artık eleştirmekten yoruldum. Onlar geçmişte yaşadıklarının intikamını askerden çıkarmaya çalışırken düşmanlar içimizde gezdiler, ateş açtılar, öldürdüler.
Düşünsenize devletin karakoluna ateş açıp onca insanı rahatlıkla öldürebilen bir düşman var ve siz hala ne yapıyorsunuz?
Devlet için göreve giden öğretmenimizi kaçıran bir düşman var ve siz ne yapıyorsunuz?
Öldürmek onların bu kadar hakkıysa eğer, ölüm esas onların en büyük hakkı. Sadece bunca zamandır aldıkları canlar için bile ödeyecekleri çok şey olmalı.
Ölüm herkes için, öldürmek kimin hakkı belli.
O zaman öldüreni öldürmek yetecek mi??
Öyle dolduki yüreğim, öldürmek yetmez, işkence, ömür boyu hapis... vb. hiçbiri içimdeki yangını söndüremiyor.
Kalbimin yangını gölgemde bile parlarken, hangi yol yangını söndürür.
Yamaç paraşütü yapmak isteyen arkadaşımın ölümü, öğretmenimizin kaçırılışı, mühendisin işine giderken vuruluşu, halı saha maçındaki çiftin katliamı, düğünlerin cenaze evine dönüşü, yüzlerce köpeğin zehirlenmesi...
Şimdi ben ADALETE inayayım mı?
Şimdi ben DEVLETE inanayım mı?
Şimdi ben ORDUMA güveneyim mi?
Şimdi ben kime inanayım, kime güveneyim?
Bir ATATÜRK hayali var aklımda, rüyalarda hayallerdeyim.
Ben bu zamanda değil onun zamanında olmak, zorlukları onunla çekmek isterdim.
Ben bu zihniyetle yönetilen bir ülkede olamaktan dolayı üzgünüm.
Ben yönetebilecek insanı olmayan bu ülkede yaşamaktan dolayı utanıyorum.
Dünya'nın en büyük liderinin topraklarımda liderlik etmesinden dolayı GURURLUYUM ama çok geçmişte kaldık.
Geleceğe bakma zamanı değil mi?
Peki daha ne olması lazım aklımızı başımıza almak için?