15 Ekim 2011 Cumartesi

Karanlığa küfretmektense, bir küçük ışık yak...



Karanlığa küfretmektense, bir küçük ışık yakın, daha iyi edersiniz. Andre Gide

Sadece eleştiren, problem hata bulamaya çalışan bir toplum olmamıza şaşırmalı mıyım?
Sadece yanlışa odaklanan insan topluluğu ne işe yarar ki?
Sosyal paylaşım ağlarına bakın. Kim neyi takdir ediyor?
Sadece birbirimizin yanlışını buluyor ikaz ediyor ama düzeltmek için ne gerekir onu sorgulamıyoruz.
Eleştirmek için koca beyinleri olan bir toplumuz.
Sıra çözüm bulmaya gelince kafasının içinde hava taşıyan insanlar oluyoruz.
İşte komik olan eleştirmek için çalışan o beyinler bize bir fayda sağlamıyor.
Geçen gün bir iş görüşmesinde aday, her çözüme kavuşturduğumuz şey bana keyif veriyor dediğinde ampül yandı beynimde.
Kimileri, şu problemi buldum, şu hatayı gördüm demekle iyi yaptıklarını sanıyorlar.
İyi de çözüm bulamadıktan sonra, çözüm için çabalamadıktan sonra problemi bulman ne işe yarar ki?
Sadece küfretmeyi, ayıplamayı, uyarmayı biliyoruz.
Elimizi taşın altına koymamız gerektiğinde çil yavrusu gibi dağılıyoruz.
Düşünen değil sadece sorgulayan bir topluluk oldu.
İşin kötüsü genç nesil sadece buna odaklanmış, hızla tüketen, eleştiren bir zihniyetle büyüyor.
Hiç ayıplamayın. Buda bizim eserimiz.
Sen değil misin evinden az önce çıkan komşunun kocasını çekiştiren.
Sen değil misin yaramazlık yapan çocuğun annesini ağzını yaya yaya başkalarına anlatan.
Sen değil misin o şöyledir bu böyledir deyip, başkalarını yererek aslında kendini hiiiç övmeyen.
Demiyorum ki eleştirmeyelim.
Ama kantarın topuzunu da kaçırmayalım.
Hayatımız eleştirmekten ibaret olmaya başladığında toplum olarak tıkanıyoruz. Kendi yolumuzu, çocuğumuzun geleceğini, hayatımızı tıkıyoruz.
Oysa çirkin kadar güzel, problem kadar da çözüm var.