14 Kasım 2011 Pazartesi

Hüznüm içimde dolaşıyor şuursuzca...


Hüznüm içimde dolanıyor şuursuzca.
İnsan olduğuma şükretmek için ne çok sebebim varken bir okadar lanet edesim geliyor.
Kızıyor, sesimi yükseltiyor, nefret ediyor, isyan ediyor, şikayet ediyor ama hiç birşey yapamıyorum...
Hiç birşey yapamıyorsam niye varlığımı insan olarak devam ettiriyorum ki.
Eğer neslim kendinden güçsüze doğanın dengesine aldırmadan saldırıyorsa, varlığımı insan olarak sürdürmek istemem.
Eğer neslim özgürce yaşamasını, konuşmasını, temsil edilmesini, seçmesini, seçilmesini...vb borçlu olduğu insana ihanet ediyorsa işte yine o zaman insan olduğuma utanırım.
Terör örgütü değil diyenler, cesetlerini Türk askeri bulmasın diye bıçakla kesip çuvallara koyan bir zihniyetle yarışıyorsunuz.
İnsan eğer sizlere deniliyorsa ben değilim. Sizinle aynı katagoride olmak istemiyorum. Çünkü bunu hak etmeyecek kadar duygum var.
Bir otobüs dolusu insanı yakmaya çalışan zihniyeti gördüğümde tüylerim diken diken oluyor, bu vahşeti yaşayan bebeklerin gözlerindeki korkuyu görünce gözlerimden yaşlar damlıyor.
Bir gemi dolusu insanı saatlerce korku içinde bırakan insan görünümlü varlık bence varlığını sürdürse de olur sürdürmesede.
Çünkü senin insanlığın kalmamışki.
Seni dört senedir görmeyen annenin de anneliği kalmamış. Cenazesini almaya giden milletvekilliğinin de milletvekilliği kalmamış.
Benim vekilim değil o kesin...
Ya senin? Kimin milletvekili? Deniz otobüsündeki insanların olmadığı kesin...
Ama hala benim vergimle o cenazeye arabanla gidiyor, yemek yiyor, hatta özgürce konuşuyorsun.
İşte burda isyanım, nefretim, tahammülsüzlüğüm... Sen bizim gibi fazlaca insan gibi insandan, insan muamelesi görüyorsun. İşte burda dengesizliğimiz...

Sizin yüzünüzden insan, insan olmak istemiyor.
Sizin gibiler yüzünden ben utanıyorum.
Sizin gibilerin olduğu dünyaya çocuk getirmek istemiyorum.
Oturup yerimde bir mucize bekliyorum.
Hüznüm içimde dolaşıyor şuursuzca...
İnsan olmanın hüznü içimde...
Ya seni çıkarıcam insanlıktan ya kendimi...