13 Ocak 2011 Perşembe

Dans Dans Dans...

Bugün beni mutlu eden şeyleri düşündüm. Zor olmadı bulmak. Kitap okumak. İnternette gezinmek, yazılar okumak, hayatların arasına karışıp dersler çıkarmak. Okuduğum yazılarda duyulan mutlulukları, çekilen acıları tahmin etmeye çalışmak. Müzik dinlemek. Sonra bir şimşek çaktı, dans etmek dedim. İşte bu dans etmek. Güzel dans ediyorum yada edemiyorum. Ne farkeder çok mutlu oluyorum. Tıpkı eğitim verdiğim gibi. Başka biri oluyorum, mutlulukla bir bağ kuruyorum. Kimsenin görmediği bir tek benim gördüğüm hissettiğim bir bağ. Umursamadan dans ediyorum. Komik görünürüm, yada bakışlar bana döner diye bir kaygım olmadan. Bir insan topuğu hatrı sayılı olan bir ayakkabının üzerinde hiç ara vermeden beş saat dans edebilir mi? Ben ediyorum. Yorulduğumu hissetmiyorum. Tabi gecenin sonunda ayağımı da hissetmiyorum ama olsun verdiği haz paha biçilemez. Müziği duyunca içim kıpır kıpır oluyor, müziğin ritmi bedenime süzülüyor sanki. Sihirli bir güç içime işliyor ne yorgunluk, ne halsizlik, ne susamak hiç birini hissetmiyorum. Gülücükler saçıyorum. Sanki sadece benim olan bir sahnenin üzerindeymişim gibi fütursuzca aldırmadan dans ediyorum.
Madem bu kadar mutluyum, bu kadar keyif alıyorum ne yapmalıyım dedim ve buldum. Dans etmek beni bu kadar rahatlatıyorsa, şu ara verdiğim spora dans ile devam edebilirim. Üstelik saatlerce bir makinenin üzerinde koşmam gerekmeyecek. Sadece müziği hissedeceğim içimde, onun ritmine kendimi bırakacağım. İşte tam bu sebeptendir ki dans kursuna yazıldım. Haftanın iki günü içimdeki enerjiyi salacağım ahşap salonun parkelerine...
Yine görünmez bağlarla bağlanacağım mutluluğuma. Ruhumu besleyeceğim, bedenimi besliyeceğim. Bugün eğitimimi verdim, gülen ve teşekkür eden gözlerle buluştum. Mutluluklarını tattım, hayatlarına dokundum, en sevdiğim şeyi hayatıma bir hobi olarak soktum, yeni kararlar aldım. Benden mutlusu varmı ki dünyada...