9 Şubat 2012 Perşembe

İnsanın kaymağı

Kaymaklı ekmek kadayıfındaki kaymaktır gülen, huzur veren, ışık saçan, enerji veren insan.
Kimisi acı biberin üzerindeki kaymak gibidir. Zannedersin ki hep tatlıdır, hep iyimserdir, hep pozitiftir. Bir gün bir bakarsın kaymağı bitmiş acısı kalmış ağzında. Üstelik çok geçtir çoktan ağzına almış, çoktan tatmışsındır.
Halbuki kaymaklı ekmek kadayıfının tadı paha biçilemez. En kötü anında huzur yayar içine, kaymak biter ekmek kadayıfına gelir sıra, daha bir tatlıdır daha bir enfestir. Bırakamazsın...
Kimisinde kaymakta yoktur. Ağzına alırsın acı, dışardan bakarsın acı, eline değdirip dudağına sürersin yine acı. Acı biber işte...
Belki közleyip, güzel bir etin yanında hoş olur ama...
Gel gör ki hep hayatında istemezsin. Acı çekerse canın, çeşit isterse yersin...
Vazgeçilmezin, hayalindeki tat olmaz.
İnsan da öyle işte. Sen insanlara kaymaklı ekmek kadayıfı tadı vermezsen eğer, o zaman istedikleri zaman seni ararlar, senin istediğin zaman da ise yanında kimseyi bulamazsın.
Halbuki tatlı her yemekten sonra aranır. Hatta bazen aç karnına daha bir güzel olur.
Sen acılaştıkça, acınacak hale gelirsin.
Bakmışsın sadece meze sofralarındasın.
Halbuki ekmek kadayıfı her yemekten sonra her sofrada.
Üstelik hiç yalnız kalmadan genci yaşlısıyla beraber.
Bundan çıkarılacak çok ders var ama.
Biliyorum ki hiç bir biber, acı olduğunu kabul etmeyecek.
Ee o zaman hadi size geçmiş olsun...